Perşembe, Aralık 31

dansediyoruzz

do youo know you belong to me?
yazdıklarımı yanlış anlamaktan vazgeçip, bi kere de benim kadar cesur olsana .
akşama bol tantana var. ipimi koparmayı hedefliyorum.

rus yapımı filmleri seviyorum. çünkü griler. çok gerçekler.

Çarşamba, Aralık 30

HAYATIMIN RENGİ GRİ. HİÇ ŞÜPHEM YOK. BUNU NEDEN KENDİME YAPIYORUM BİLMİYORUM. NEDEN BURDAYIM. NEDEN BUNLARI YAPIYORUM. BİŞEYLERİ KIRIP DÖKMEM GEREK. İLK KEZ KENDİMİ BU KADAR SİNİRLİ HİSSETTİM. BÖYLE DİŞLERİM GICIRDADI VE HİÇ YAPMAK İSTEMEDİĞİM ŞEYİ YAPTIM YİNE. ŞİMDİ GÖZLERİM ALEV ALEV YANIYOR. BEN KENDİME DIŞARDAN BAKAN BAŞKA BİRİ OLSAYDIM ÇOK DARALIRDIM HERALDE.
çok kötü bi insanım kendimden utanıyorum. veya çift kişilikliyim. şimdi misafirim içerde güvende kanepede dinleniyo.

bugün kadıköyde yine hediye avına çıkmışken, sokağın ortasında annemin kargoladığı hediye çantasının elimde olmadığını farkettiğim an da aynı şeyi hissetmiştim. eğer sakin olup kafamı çalıştırmasaydım muhtemelen sinir krizi geçirip, kendimle küsücektim.

Salı, Aralık 29

neden insanlar çalışan insanın halinden anlamazlar. çalışan insanların davetsiz misafirlerden, rötar yapan uçaklardan nefret ettiğini neden anlamak istemezler. biz yaşamak için malesef kıçımızdan akan teri silmek zorundayız. o yüzden bi zahmet bizi kıvrıldığımız kanepeden gecenin 11 inde kaldırıp........of ya çok gerizekalı bi insanım. kimse için kıçımı kaldıramıyorum. huysuzum evet ama herşey bok gibi giderken huysuz biri olmaya hakkım var.
anneyi babayı mutlu etmek dünyalara bedel gerçekten.

Pazartesi, Aralık 28

istemediğin birinin sarılması nasıl da işkence nasıl da yorucu üzücü. ama bundan sonra uzak. çünkü artık ruhun kabul etse de bedenin etmiyor. bedenin seni koruyor yanlış adımlardan. hiç umar mıydın bunu. ama bi gariplik var gibi. çünkü bedenin artık hep tiksindiği için kabul etmiyor sanki.
oyunun tadını damakta bırakmak lazım.
"sevilmediğini düşünen herkes yalnızdır"

braveheart

kartlarımı insanların yüzüne gözüne fırlatmayı hala seviyorum ve hep sevicem.
.
.
.
bu arada okan bu akşam da çok iyi be. bu kadar sevebileceğimi tahmin etmezdim.

Pazar, Aralık 27

kadıköyden hediyeleri toparladık. şimdi wipeout var.

pazar keyfi

karşı apartmanda yaşlı bir çift var. bu sabah balkona çıktığımda amca balkonda nargile eşliğinde gazete okuyordu. keyfe bak.
Merhaba,
Bir süre önce seni Facebook'a katılmaya davet etmiştim ve katıldığın takdirde çevrimiçi iletişim kurabileceğimizi, fotoğraf paylaşabileceğimizi, gruplar ve etkinlikler düzenleyebileceğimizi ve çok daha fazlasını yapabileceğimizi sana hatırlatmak istedim.

olmayınca olmuyor be demek istedim:)))

Cumartesi, Aralık 26

ya bi de şu sağdan soldan aldığım dvdler yok mu sırf dış kabı var diye:) bakıyorum hangisini sevmiştim en çok diye, hepsinde güzel güzel uyuduğumu hatırlıyorum anca. çok dandik filmler var aralarında ya. anlatamam. rafta güzel duruyolar ama.
neden bir sürü yarım bırakılmış ve hiç okunmamış kitabım var? buna rağmen neden kitap almaya devam ediyorum?
bugün kendimle romantizm yaşıyorum;)
chris martin eşliğinde oda toparlamak çok sakinleştirici bi aktiviteymiş meğer.

bayıldım bayıldım


Ceynur - Yağmur

Ceynur | MySpace Music Videos
çok çalışmamın karşılığında yukardan ufak bi hediye istedim:)) bakalım bugün gerçekleşicek mi.ama tabi teknik olarak gerçekleşmesi pek mümkün değil gibi. en azından bu konuda bişey yapmayı düşünmüyorum çünkü zamanında yapmıştım ve geri tepmişti:)

Cuma, Aralık 25

steve martin'i seviyorum.
duş, yemek, televizyon üçlemesinden oluşan bir cuma günü daha. çok açım
her istediğinizi elde edemeyeceğinizi zamanla öğrenirsiniz. unutmak zorunda kalırsınız. çünkü o size aynı gözlerle bakmamıştır hiç. sonra onu elde edebilecek olanlar takılır gözünüze.
bazen bi hatun görüyorum. "tam senlik" diyorum. içimde bi sızı hissediyorum. bilmem daha fazla nasıl ifade edebilirim. sanırım tercümana ihtiyacım var.
kimse kimsenin kafasından geçeni asla tam olarak bilemez.

Perşembe, Aralık 24

bugün anneme rüyamı anlattığımda duygulandı. keşke sana daha çok sarılsaymışım dedi.

şimdi çiko bizde. balık günü yaptık. levrek süper oldu. kahve falı seansı devam etmekte. keyfimiz tıkırında.

anneme yılbaşında özel bişey kargolamayı unutmıcam. sevdiim insanlara karşı öküz gibi davranmaktan vazgeçmezsem, yaşlılığım vicdan azabı içinde geçicek.
rüyamda annem beni bisikletle gezdiriyordu. önünde oturmuştum, ona sarılıyordum. yolun geri kalanını seyrediyordum. sonra şöyle dedim "anne bazen televizyonda bişeyler seyrediyorum, çok üzücü şeyler, sonra aklıma siz geliyorsunuz, o zaman gerçekten çok üzülüyorum. lütfen babamla kendinize dikkat edin" bunları söylerken tipik bi şekilde yer yer sesim içime kaçaraktan ağlıyordum:) gözümdeki yaşı bile hissediyordum gerçekten.

tam senlik

bazen bi hatun görüyorum, "tam senlik" diyorum.

Çarşamba, Aralık 23

unutmadan geçen gün rüyamda bülent ersoy'u gördüm. gayet muhabbet ediyorduk.
eskiden yaz, kış, ilkbahar, sonbahar daha gerçekti. güneşi, karı, yağmuru, yaprağı daha gerçek hissederdik.

kıroyuz ama mutluyuz

yaprak dökümünü izlerken, fikret doğurduğu bebeği içn "hayat onu hiç üzmesin" diyince, ev halkı hep bir agızdan "yok öyle bi dünya aplaaa" diye bağırmaktaydı.
aseksüelliğin nedenleri ilginç geldi bana. fiziksel değil, duygusalmış daha çok; bağlanma problemleri, takıntılı bir kişiğe sahip olmak, cinsel fobilerin olması, hamile kalma korkusu, yaş ve çekicilik ile ilgili takıntılar, psikiyatrik hastalıklar, dini ve ahlaki inanç gibi durumlar.

tadı damağımda

aşçı olsaydım çok mutlu bi insan olurdum. bi de gurme.

Salı, Aralık 22


her ne kadar gerçek olmasa da, bir favori çiftim var kesinlikle.

güzelliğine kurban olduğum

"ahlak"ı bozulabilecek koca bebekler okumasın

tam bir dikkat fakiriyim. herşeyi ışık hızıyla yapmaya çalıştığım için (aynen babam gibi) sürekli bişeyler gözümden kaçıyor. bu konuyu ele almalıyım.

yaa bu arada aklıma ne geldi. dün sinan çetin'in osuruktan bi programı vardı. çok dramatik bi olay yaşamış bi kadınla kocası, gayet acılı bi vaziyette olaylarını anlatırken, sinan çetin'in verdiği götten tepkiler yüzünden, gülme krizine girdik. ulan yazık ya.

Pazar, Aralık 20



ölmeden önce bir kez..

günlük


klasörlerde gezinirken gördüm bunu. çok komiğim. zeka küpü gbi çıkmışım:))) gerçi ojeler mavi ama:)) neyse işte bi aralar eda bizimleyken, her hafta perşembe balık gecesi yapıyorduk. güzeldi. keşke sıcağı sıcağına yazsaymışım.

karabasan

bu sabah aniden uyandım. rüyamda rüya gördüğümü gördüm. gözlerimi kapattığım anda bişey üstüme ağırlık yapıp, beni güçsüz bırakıyordu. sonra kendimi koridora atıp bağırmaya çalıştım. çok felaket bi durumdu. son zamanlarda bunu çok yaşıyorum. uykumda ölmekten bile korkmaya başladım çünkü nefessiz kalıyorum.

uyandığım zaman bi süre korkumdan kapanan gözlerimi açık tutmaya gayret ettim. olmuyordu çok yorgundum. sonra kittyli küçük lambamı yaktım. kalkınca hazırlanıp çıktım. gezinirken satış müdürüm aradı. iyi olup olmadığmı merak ettiğini, kötü bi rüya gördüğünü söyledi. anlatmak bile istemedi. sonra aklıma geldi benim de sıkıntılı bişeyler gördüğüm.

daha kötü şeyler bekliyorsa beni hazır değilim.
bugün biraz dolaşmaya karar verdim. hava almam gerek
of of off okan çok güldürdü beni. bu kadar komik olduğunu bilseydim cumartesi akşamları hiç çıkmazdım

Cumartesi, Aralık 19

americas best dance crew

erkek olsaydım kesin erkeksi ve sporcu kızlardan hoşlanırdım.
benim gibilerin huzuru bulmak için yapabileceği en iyi şey teslim olmaktır.
iyi geceler

öpücükler

Cuma, Aralık 18

cinnet sonrası huzur

kafayı yemek üzereyken eve vardım. odama kısa bi selam verdikten sonra duşa girdim. yarınki iş stresinden bu kadar uzakken, yalnızlığımın tadını çıkarmak için çok hızlı hareket edip, kendime bi yoğurtlu kebap sipairişi verdim. şimdi saçımı kurutucam. sonra çam ağacının mutlu cılız ışıklarının eşliğinde kanepeye uzanıcam ve ölesiye yemek yicem. bu nası bi hayat ben ne yapmaya çalışıyorum diye sormayacağım. gevrek gevrek tvye sırıtıcam.
tek istediğim akşam sıcak bi duş alıp, televizyonun karşısında uyuklamak.

sıfır

içimdeki herşeyi kusmak istiyorum.

?

dışardan gelen kedi miyavlaması üzerine aklıma şöyle bişey geldi. eğer yolda yalnız başıma yürürken, yarısı ezilmiş bi yavru kedi görseydim, ne yapardım? üstelik de bana yalvarır gibi miyavlasaydı. öf bilmiyorum.

tek

bişeylere takılmaya çok hazırım. ben bi kısırdöngüyüm.

bana kendini fazla dinleme diyorlar. ama elimde değil. ben bi endişe küpüyüm.

yalnızlık ruhuma işlemiş. küçükken hep yalnızdım. hep yalnız olucam. biri yanımda dursa ona ters ters bakıcam. beni neden seviyorsun der gibi.

Perşembe, Aralık 17

istifa etmedim çünkü bunu farkedip üzerime gelmediler.
bişeylerin daha iyi olucana inanmıyorum.

kırmızı skoda

sabahları minibüs beklediğim şemsettin günaltay caddesinin üstündeki hsbc bankasına kırmızı temiz skodasıyla gelip, bankanın önüne büyük bi dikkatle parkeden bi adam var. işine tüm benliğiyle bağlı eminim. muhtemelen eşek gibi çalışıyordur. yaşlı bi annesi vardır. annesinin göz bebeğidir. yakında o arabayı satıp daha iyisini alır. her geçen gün kendisinden uzaklaşır. ama muhtemelen bunun farkına hiç varmaz.
pıncır'ı o kadar çok özledim ki bu sabah sokaktaki tüm kediler gözüme takıldı. hani biri kafanızın içine kazınmışken, isminin tabelasında yazılı olduğu tüm dükkanları farkedersiniz ya. işte öyle bişey.

i'll hit the bottom and escape

bizim sorunumuz en sevdiğimiz şarkıyla en iyi şarkıyı ayırt edememek.
çok üzgün olduğunuz zaman telefonun ucundaki annenize bunu farkettirmemeye çalışmak ne hüzünlü bişeydir.
2.büyük hatayı yaptım. istifa edicem.

Çarşamba, Aralık 16

bazı kadınlar kendilerinden hoşlanan erkeklerden hoşlanabilirler mi gerçekten yoksa rol mü yaparlar. ben böyle tesadüflerin çok nadir yaşanabileceğini düşünüyorum. hatta hiç. bi taraf mutlaka sezer kendisinden daha çok hoşlanıldığını, böylece karşıdaki çekiciliğini yitirir. kadınların sezgileri daha kuvvetlidir, erkekler daha saflar bu konuda.
iş dönüşü bizim sokakta hep aynı arabanın üstünde oturan gri tüylü yeşil gözlü kedi. beni hep aynı hep sıcaklıkla karşılıyor. ben de biraz okşayıp gidiyorum.

pıncırı özledim. minik bebeğim. her gün annemden rapor alıyorum. keyfi yerindeymiş. her ne kadar diğer kedilere benzemese de, yakında o da patilerini çamura daha rahat ve keyifli basıcak:) biraz zaman lazım.

kırmızı

şarabın diğer içkilerden farklı olduğu kadehin içinde duruşundan belli.

ses

bazı şarkılar kendi içinde yükselir. sesler sanki birbirine çarparak çoğalır. işte ben böyle şarkıları seviyorum. mesela weird fishes/arpeggi-radiohead, raindrops and sunshowers-smashing pumpkins, quicksand-incubus..

uyu

yine asabi döneme giriş yapıorum hissettim.

Salı, Aralık 15

monolog

-akşam 9'dan sonra zaman daha hızlı ilerliyor.
-bu hafta çok yorucu olucak. beni sıkıp suyumu içicekler.
-ödemek zorunda olduğum bi kira olmasaydı arkama bakmazdım.
-bazılarımız oyunda kalmak için daha çok çalışmak zorunda.
-karamelli pastayı çok seviyorum.
-karamelli herşeyi çok seviyorum.
-hala sayısal oynamaya devam ediyorum.

titrek

şuan elektrikler gitse ilk yapacağım şey balkona çıkıp kapıyı çekmek olurdu.

zzz

az önce kanepede uzanmış, tv izlerken, odada biri varmış gibi hissettim. aklıma "paranormal activity" geldi. iyi ki sinemada izlememişim dedim.

gerçek rüyalar

uyurken insan kendini otomatik pilota alıyor sanki. gecenin 4'ünde uyandığınızda sıcacıkken, hızla soğumaya başlıyorsunuz.
yeni yıl gecesi için bir dileğim var.

quicksand

bu sabah sokağa çıktığımda arkamı döndüm. sokağın sonundan güneş bana bakıyordu. ona doğru gitmek istedim. ama yapamadım.

sen ve ben

2 korkağız. ama korkmakta haklıyız. zaman o kadar kırılgan ki. içinde parçalanabiliriz.

-kalbim

Pazartesi, Aralık 14

be happy

oturma odamızda küçük bi noel ağacı var. bakınca beni mutlu ediyo şahsen. ısınmayan odayı daha sıcak bi havaya büründürdü. onca insanın bi bildigi var işte. yılbaşında onun dibinde baileys içiyo olucam. dışarı adım atasım yok.

oyun bitmesin

sen ve ben.

yüzyüzeyken bu kadar yakın olabilir miydik?

sırf bu yüzden senden uzak kalabilirim.


"Tek bir gün bile tıpatıp aynıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli." aşk-elif şafak

playground love

Pazar, Aralık 13

2

ilgin o kadar kırılgan ki, onu kaybetmenin ne kadar kolay olduğunu bi tek ben bilirim.

çok güzelsin

wristcutters

yuva

arabesk

"bil ki aşklar gelir geçer, yeter ki muhabbet olsun"

arabesk kahvaltı


bugün ağır bi market alışverişinden sonra uyuşmuş parmaklarımızla güzel bi kahvaltı hazırladık. neyse ki bu konuda çok başarılı bi ev arkadaşım var. kahvaltı eşliğinde
arabesk iyi gitti:)

Cumartesi, Aralık 12

başlıkları daha çok severim ama buna bulamadım

filmlerde kameranın hep kahramanın etrafında dolanması :))) oof of. çok şey mi istiyorum bilmem ama mesela caddede bi banka soygunu olurken, bir sokak ötede adamın teki simit alıyo olsun. kameranın simit yiyen adamı daha çok önemsediğini gösterdiği bir film istiyorum.

köprüaltı

dışarısı buz gibi. evde kalalım.

replik

berbat bi filmden ilginç bi replik:
-do you love him
-i love him enough

ofis gülü

iliğimi kuruttular. akşama kadar yatıcam. sonra biraz taksim havası.

baileys

bu akşam suitcase i izlerken aklıma bişey gelmişti. şimdi hatırladım. "aslında onun senden hoşlanıp hoşlanmadığı çoktan bellidir. ya kaybetmişsin ya da kazanmışsındır. geçen zaman hiçbişeyi değiştirmez. ya da yapıcaın hiçbişey. ya da onun yapıcağı hiçbişey"

mesaj geldi. diyor ki sana bi gün ulaşıcam ama önce o güne ulaşmam lazım.
üzgünüm ama sen çoktan kaybetmiştin. anlatabildim mi? yukardaki "o" sen değilsin.
halbuki çok iyisin. gözlerimin içine sevginle bakarken kendimden nefret ettiriyorsun, çünkü ben seni göremiyorum.


herşey zamanlamadan ibaret.

takıldım şimdi

ya çocukken burcum farklıydı sanırım. aslan falanken sonra yengece dönmüşümdür bence. kişilik geçişi yaşamışımdır belki.

bla bla bla

işe gitmeme 5.5 saat kala. uykum var ama yatmıyorum. ben çok sıkıcı biriyim ne yazık ki;) ama karşımdakiyle iletişimime bağlı olarak şekil değiştiririm diyebilirim hehhe. bu akşam biri bana çok soğuk olduğumu söyledi. ben de her zaman böyle değilim dedim açık açık. ısınmam için aşık olmam gerek:)

Cuma, Aralık 11

iki ucu boklu değnek işte

aşık olunmanın formülü belli. asıl soru, formülün aşık olduğunuz insanda işe yarayıp yaramayacağı. bence yaramaz. çünkü formülün hakkını verebilecek kadar mantıklı olamazsınız aşıkken.

yap-boz

aşık olunmak mı, aşık olmak mı dersek..
tabi ki aşık olmak:))
ama aşık hallerimi sevmem ben. çoğu insan da aşık olurken kendi gibi olamadığı için aynı anda aşık olup, aşık olunamıyoruz sanırım. hadi o zaman arkadaş olalım:)) belki sonra kazara aşık oluruz birbirimize:)))

siyah ötesi

yine o ağır çaresizlik hissi.

Perşembe, Aralık 10

"mutluyduk, mutluyuz ve daima mutlu olacağız"


arızalı kalpler

hata yaptığım zaman (işte) üzülüp unutmak yerine, suçluluk duyuyorum. bu hiç normal deil. sanki hayatta yeterince yol alamamışım, yetersiz kalmışım, yanlış yoldayım gibi bişeyler hissediyorum. yanlış mı düşünüyorum bilmem ama sanki bu bizim ülkemize özgü. bilinçaltımıza bir yarış modu yerleşmiş. hiç bitmiyor. okullar kazanılıyor. dersler geçiliyor. evleniliyor. hayat devam ediyor. ama aynı his hiç içimizden eksik olmuyor. nası bir arızadır bu acaba.

kavrama

hepimiz kiralığız. daha dogrusu çoğumuz. hayat kadınları ermiş. en azından neyi kiraladıklarını biliyorlar.

Çarşamba, Aralık 9

rüyamda zerrin özer'i gördüm. ama hala şişmandı.

Pazartesi, Aralık 7

astrologers

şimdi yazacağım şey o kadar karmaşık şeyler hissettirdi ki, gecenin 1'inde aniden uyamışken, gördüğüm rüyayı yazmaya zorladım kendimi. uyandığımda hergün şaşırarak okuduğum sıradan ama sihirli günlük burcumu hatırlayınca sarsıldım. unutmaya çalışırken, rüyam hatırlattı onu bana, sanki "onu unutmamalısın" der gibi. hafıza oyuncudur anladım. siz onun ezberlediğini bilmediğiniz bir soruyu rüyanızda yanıtladığını nasıl görebilirsiniz ki?

rüyamda arkadaşlarımla çoluk çocuk modunda koşturuyorduk nedense. aniden o çıktı karşıma. farklıydı çok, ama oydu anladım. karşılaşma sarsıcıydı. geçişirken herşey ağır çekime girdi. bi ben bi o bi ben bi o, arkamızı dönmek zorunda kalsak da bakmaya devam ettik. sonra arkadaslarla bi dükkana girdik. arkadasımın seçtiği yüzüğü bile hatırlıyorum. sonra telefonuma bir mesaj geldi. bu neredeyse rüyamın sonuydu. blogumdaki bir yazıya cevaptı. "evet"ti, beni duyuyordu. altına da ismini değil, 2 rakamlı bi nickini koymuştu. ona vericeğim cevaba karar veremeden uyandım. telefonuma baktım evet. mesaj yoktu. ve tek bademciğim şişmişti. ev halkını işkillendirmemek için kılozete oturup kendime bu koca mesajı bıraktım. bırakmalıydım çünkü falım yarım yamalak da olsa aklımdaydı. "It's never too late to make a dream come true! "

Not: Bu sarsıcı rüyayı görmemi az da olsa sağlayan, bizi 3.5 saatte eskişehir'den istanbul'a getiren alphan'a (dün ne kadar küfür etmiş olsam da) teşekkür etmek lazım belki de.