Perşembe, Aralık 31

dansediyoruzz

do youo know you belong to me?
yazdıklarımı yanlış anlamaktan vazgeçip, bi kere de benim kadar cesur olsana .
akşama bol tantana var. ipimi koparmayı hedefliyorum.

rus yapımı filmleri seviyorum. çünkü griler. çok gerçekler.

Çarşamba, Aralık 30

HAYATIMIN RENGİ GRİ. HİÇ ŞÜPHEM YOK. BUNU NEDEN KENDİME YAPIYORUM BİLMİYORUM. NEDEN BURDAYIM. NEDEN BUNLARI YAPIYORUM. BİŞEYLERİ KIRIP DÖKMEM GEREK. İLK KEZ KENDİMİ BU KADAR SİNİRLİ HİSSETTİM. BÖYLE DİŞLERİM GICIRDADI VE HİÇ YAPMAK İSTEMEDİĞİM ŞEYİ YAPTIM YİNE. ŞİMDİ GÖZLERİM ALEV ALEV YANIYOR. BEN KENDİME DIŞARDAN BAKAN BAŞKA BİRİ OLSAYDIM ÇOK DARALIRDIM HERALDE.
çok kötü bi insanım kendimden utanıyorum. veya çift kişilikliyim. şimdi misafirim içerde güvende kanepede dinleniyo.

bugün kadıköyde yine hediye avına çıkmışken, sokağın ortasında annemin kargoladığı hediye çantasının elimde olmadığını farkettiğim an da aynı şeyi hissetmiştim. eğer sakin olup kafamı çalıştırmasaydım muhtemelen sinir krizi geçirip, kendimle küsücektim.

Salı, Aralık 29

neden insanlar çalışan insanın halinden anlamazlar. çalışan insanların davetsiz misafirlerden, rötar yapan uçaklardan nefret ettiğini neden anlamak istemezler. biz yaşamak için malesef kıçımızdan akan teri silmek zorundayız. o yüzden bi zahmet bizi kıvrıldığımız kanepeden gecenin 11 inde kaldırıp........of ya çok gerizekalı bi insanım. kimse için kıçımı kaldıramıyorum. huysuzum evet ama herşey bok gibi giderken huysuz biri olmaya hakkım var.
anneyi babayı mutlu etmek dünyalara bedel gerçekten.

Pazartesi, Aralık 28

istemediğin birinin sarılması nasıl da işkence nasıl da yorucu üzücü. ama bundan sonra uzak. çünkü artık ruhun kabul etse de bedenin etmiyor. bedenin seni koruyor yanlış adımlardan. hiç umar mıydın bunu. ama bi gariplik var gibi. çünkü bedenin artık hep tiksindiği için kabul etmiyor sanki.
oyunun tadını damakta bırakmak lazım.
"sevilmediğini düşünen herkes yalnızdır"

braveheart

kartlarımı insanların yüzüne gözüne fırlatmayı hala seviyorum ve hep sevicem.
.
.
.
bu arada okan bu akşam da çok iyi be. bu kadar sevebileceğimi tahmin etmezdim.

Pazar, Aralık 27

kadıköyden hediyeleri toparladık. şimdi wipeout var.

pazar keyfi

karşı apartmanda yaşlı bir çift var. bu sabah balkona çıktığımda amca balkonda nargile eşliğinde gazete okuyordu. keyfe bak.
Merhaba,
Bir süre önce seni Facebook'a katılmaya davet etmiştim ve katıldığın takdirde çevrimiçi iletişim kurabileceğimizi, fotoğraf paylaşabileceğimizi, gruplar ve etkinlikler düzenleyebileceğimizi ve çok daha fazlasını yapabileceğimizi sana hatırlatmak istedim.

olmayınca olmuyor be demek istedim:)))

Cumartesi, Aralık 26

ya bi de şu sağdan soldan aldığım dvdler yok mu sırf dış kabı var diye:) bakıyorum hangisini sevmiştim en çok diye, hepsinde güzel güzel uyuduğumu hatırlıyorum anca. çok dandik filmler var aralarında ya. anlatamam. rafta güzel duruyolar ama.
neden bir sürü yarım bırakılmış ve hiç okunmamış kitabım var? buna rağmen neden kitap almaya devam ediyorum?
bugün kendimle romantizm yaşıyorum;)
chris martin eşliğinde oda toparlamak çok sakinleştirici bi aktiviteymiş meğer.

bayıldım bayıldım


Ceynur - Yağmur

Ceynur | MySpace Music Videos
çok çalışmamın karşılığında yukardan ufak bi hediye istedim:)) bakalım bugün gerçekleşicek mi.ama tabi teknik olarak gerçekleşmesi pek mümkün değil gibi. en azından bu konuda bişey yapmayı düşünmüyorum çünkü zamanında yapmıştım ve geri tepmişti:)

Cuma, Aralık 25

steve martin'i seviyorum.
duş, yemek, televizyon üçlemesinden oluşan bir cuma günü daha. çok açım
her istediğinizi elde edemeyeceğinizi zamanla öğrenirsiniz. unutmak zorunda kalırsınız. çünkü o size aynı gözlerle bakmamıştır hiç. sonra onu elde edebilecek olanlar takılır gözünüze.
bazen bi hatun görüyorum. "tam senlik" diyorum. içimde bi sızı hissediyorum. bilmem daha fazla nasıl ifade edebilirim. sanırım tercümana ihtiyacım var.
kimse kimsenin kafasından geçeni asla tam olarak bilemez.

Perşembe, Aralık 24

bugün anneme rüyamı anlattığımda duygulandı. keşke sana daha çok sarılsaymışım dedi.

şimdi çiko bizde. balık günü yaptık. levrek süper oldu. kahve falı seansı devam etmekte. keyfimiz tıkırında.

anneme yılbaşında özel bişey kargolamayı unutmıcam. sevdiim insanlara karşı öküz gibi davranmaktan vazgeçmezsem, yaşlılığım vicdan azabı içinde geçicek.
rüyamda annem beni bisikletle gezdiriyordu. önünde oturmuştum, ona sarılıyordum. yolun geri kalanını seyrediyordum. sonra şöyle dedim "anne bazen televizyonda bişeyler seyrediyorum, çok üzücü şeyler, sonra aklıma siz geliyorsunuz, o zaman gerçekten çok üzülüyorum. lütfen babamla kendinize dikkat edin" bunları söylerken tipik bi şekilde yer yer sesim içime kaçaraktan ağlıyordum:) gözümdeki yaşı bile hissediyordum gerçekten.

tam senlik

bazen bi hatun görüyorum, "tam senlik" diyorum.

Çarşamba, Aralık 23

unutmadan geçen gün rüyamda bülent ersoy'u gördüm. gayet muhabbet ediyorduk.
eskiden yaz, kış, ilkbahar, sonbahar daha gerçekti. güneşi, karı, yağmuru, yaprağı daha gerçek hissederdik.

kıroyuz ama mutluyuz

yaprak dökümünü izlerken, fikret doğurduğu bebeği içn "hayat onu hiç üzmesin" diyince, ev halkı hep bir agızdan "yok öyle bi dünya aplaaa" diye bağırmaktaydı.
aseksüelliğin nedenleri ilginç geldi bana. fiziksel değil, duygusalmış daha çok; bağlanma problemleri, takıntılı bir kişiğe sahip olmak, cinsel fobilerin olması, hamile kalma korkusu, yaş ve çekicilik ile ilgili takıntılar, psikiyatrik hastalıklar, dini ve ahlaki inanç gibi durumlar.

tadı damağımda

aşçı olsaydım çok mutlu bi insan olurdum. bi de gurme.

Salı, Aralık 22


her ne kadar gerçek olmasa da, bir favori çiftim var kesinlikle.

güzelliğine kurban olduğum

"ahlak"ı bozulabilecek koca bebekler okumasın

tam bir dikkat fakiriyim. herşeyi ışık hızıyla yapmaya çalıştığım için (aynen babam gibi) sürekli bişeyler gözümden kaçıyor. bu konuyu ele almalıyım.

yaa bu arada aklıma ne geldi. dün sinan çetin'in osuruktan bi programı vardı. çok dramatik bi olay yaşamış bi kadınla kocası, gayet acılı bi vaziyette olaylarını anlatırken, sinan çetin'in verdiği götten tepkiler yüzünden, gülme krizine girdik. ulan yazık ya.

Pazar, Aralık 20



ölmeden önce bir kez..

günlük


klasörlerde gezinirken gördüm bunu. çok komiğim. zeka küpü gbi çıkmışım:))) gerçi ojeler mavi ama:)) neyse işte bi aralar eda bizimleyken, her hafta perşembe balık gecesi yapıyorduk. güzeldi. keşke sıcağı sıcağına yazsaymışım.

karabasan

bu sabah aniden uyandım. rüyamda rüya gördüğümü gördüm. gözlerimi kapattığım anda bişey üstüme ağırlık yapıp, beni güçsüz bırakıyordu. sonra kendimi koridora atıp bağırmaya çalıştım. çok felaket bi durumdu. son zamanlarda bunu çok yaşıyorum. uykumda ölmekten bile korkmaya başladım çünkü nefessiz kalıyorum.

uyandığım zaman bi süre korkumdan kapanan gözlerimi açık tutmaya gayret ettim. olmuyordu çok yorgundum. sonra kittyli küçük lambamı yaktım. kalkınca hazırlanıp çıktım. gezinirken satış müdürüm aradı. iyi olup olmadığmı merak ettiğini, kötü bi rüya gördüğünü söyledi. anlatmak bile istemedi. sonra aklıma geldi benim de sıkıntılı bişeyler gördüğüm.

daha kötü şeyler bekliyorsa beni hazır değilim.
bugün biraz dolaşmaya karar verdim. hava almam gerek
of of off okan çok güldürdü beni. bu kadar komik olduğunu bilseydim cumartesi akşamları hiç çıkmazdım

Cumartesi, Aralık 19

americas best dance crew

erkek olsaydım kesin erkeksi ve sporcu kızlardan hoşlanırdım.
benim gibilerin huzuru bulmak için yapabileceği en iyi şey teslim olmaktır.
iyi geceler

öpücükler

Cuma, Aralık 18

cinnet sonrası huzur

kafayı yemek üzereyken eve vardım. odama kısa bi selam verdikten sonra duşa girdim. yarınki iş stresinden bu kadar uzakken, yalnızlığımın tadını çıkarmak için çok hızlı hareket edip, kendime bi yoğurtlu kebap sipairişi verdim. şimdi saçımı kurutucam. sonra çam ağacının mutlu cılız ışıklarının eşliğinde kanepeye uzanıcam ve ölesiye yemek yicem. bu nası bi hayat ben ne yapmaya çalışıyorum diye sormayacağım. gevrek gevrek tvye sırıtıcam.
tek istediğim akşam sıcak bi duş alıp, televizyonun karşısında uyuklamak.

sıfır

içimdeki herşeyi kusmak istiyorum.

?

dışardan gelen kedi miyavlaması üzerine aklıma şöyle bişey geldi. eğer yolda yalnız başıma yürürken, yarısı ezilmiş bi yavru kedi görseydim, ne yapardım? üstelik de bana yalvarır gibi miyavlasaydı. öf bilmiyorum.

tek

bişeylere takılmaya çok hazırım. ben bi kısırdöngüyüm.

bana kendini fazla dinleme diyorlar. ama elimde değil. ben bi endişe küpüyüm.

yalnızlık ruhuma işlemiş. küçükken hep yalnızdım. hep yalnız olucam. biri yanımda dursa ona ters ters bakıcam. beni neden seviyorsun der gibi.

Perşembe, Aralık 17

istifa etmedim çünkü bunu farkedip üzerime gelmediler.
bişeylerin daha iyi olucana inanmıyorum.

kırmızı skoda

sabahları minibüs beklediğim şemsettin günaltay caddesinin üstündeki hsbc bankasına kırmızı temiz skodasıyla gelip, bankanın önüne büyük bi dikkatle parkeden bi adam var. işine tüm benliğiyle bağlı eminim. muhtemelen eşek gibi çalışıyordur. yaşlı bi annesi vardır. annesinin göz bebeğidir. yakında o arabayı satıp daha iyisini alır. her geçen gün kendisinden uzaklaşır. ama muhtemelen bunun farkına hiç varmaz.
pıncır'ı o kadar çok özledim ki bu sabah sokaktaki tüm kediler gözüme takıldı. hani biri kafanızın içine kazınmışken, isminin tabelasında yazılı olduğu tüm dükkanları farkedersiniz ya. işte öyle bişey.

i'll hit the bottom and escape

bizim sorunumuz en sevdiğimiz şarkıyla en iyi şarkıyı ayırt edememek.
çok üzgün olduğunuz zaman telefonun ucundaki annenize bunu farkettirmemeye çalışmak ne hüzünlü bişeydir.
2.büyük hatayı yaptım. istifa edicem.

Çarşamba, Aralık 16

bazı kadınlar kendilerinden hoşlanan erkeklerden hoşlanabilirler mi gerçekten yoksa rol mü yaparlar. ben böyle tesadüflerin çok nadir yaşanabileceğini düşünüyorum. hatta hiç. bi taraf mutlaka sezer kendisinden daha çok hoşlanıldığını, böylece karşıdaki çekiciliğini yitirir. kadınların sezgileri daha kuvvetlidir, erkekler daha saflar bu konuda.
iş dönüşü bizim sokakta hep aynı arabanın üstünde oturan gri tüylü yeşil gözlü kedi. beni hep aynı hep sıcaklıkla karşılıyor. ben de biraz okşayıp gidiyorum.

pıncırı özledim. minik bebeğim. her gün annemden rapor alıyorum. keyfi yerindeymiş. her ne kadar diğer kedilere benzemese de, yakında o da patilerini çamura daha rahat ve keyifli basıcak:) biraz zaman lazım.

kırmızı

şarabın diğer içkilerden farklı olduğu kadehin içinde duruşundan belli.

ses

bazı şarkılar kendi içinde yükselir. sesler sanki birbirine çarparak çoğalır. işte ben böyle şarkıları seviyorum. mesela weird fishes/arpeggi-radiohead, raindrops and sunshowers-smashing pumpkins, quicksand-incubus..

uyu

yine asabi döneme giriş yapıorum hissettim.

Salı, Aralık 15

monolog

-akşam 9'dan sonra zaman daha hızlı ilerliyor.
-bu hafta çok yorucu olucak. beni sıkıp suyumu içicekler.
-ödemek zorunda olduğum bi kira olmasaydı arkama bakmazdım.
-bazılarımız oyunda kalmak için daha çok çalışmak zorunda.
-karamelli pastayı çok seviyorum.
-karamelli herşeyi çok seviyorum.
-hala sayısal oynamaya devam ediyorum.

titrek

şuan elektrikler gitse ilk yapacağım şey balkona çıkıp kapıyı çekmek olurdu.

zzz

az önce kanepede uzanmış, tv izlerken, odada biri varmış gibi hissettim. aklıma "paranormal activity" geldi. iyi ki sinemada izlememişim dedim.

gerçek rüyalar

uyurken insan kendini otomatik pilota alıyor sanki. gecenin 4'ünde uyandığınızda sıcacıkken, hızla soğumaya başlıyorsunuz.
yeni yıl gecesi için bir dileğim var.

quicksand

bu sabah sokağa çıktığımda arkamı döndüm. sokağın sonundan güneş bana bakıyordu. ona doğru gitmek istedim. ama yapamadım.

sen ve ben

2 korkağız. ama korkmakta haklıyız. zaman o kadar kırılgan ki. içinde parçalanabiliriz.

-kalbim

Pazartesi, Aralık 14

be happy

oturma odamızda küçük bi noel ağacı var. bakınca beni mutlu ediyo şahsen. ısınmayan odayı daha sıcak bi havaya büründürdü. onca insanın bi bildigi var işte. yılbaşında onun dibinde baileys içiyo olucam. dışarı adım atasım yok.

oyun bitmesin

sen ve ben.

yüzyüzeyken bu kadar yakın olabilir miydik?

sırf bu yüzden senden uzak kalabilirim.


"Tek bir gün bile tıpatıp aynıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli." aşk-elif şafak

playground love

Pazar, Aralık 13

2

ilgin o kadar kırılgan ki, onu kaybetmenin ne kadar kolay olduğunu bi tek ben bilirim.

çok güzelsin

wristcutters

yuva

arabesk

"bil ki aşklar gelir geçer, yeter ki muhabbet olsun"

arabesk kahvaltı


bugün ağır bi market alışverişinden sonra uyuşmuş parmaklarımızla güzel bi kahvaltı hazırladık. neyse ki bu konuda çok başarılı bi ev arkadaşım var. kahvaltı eşliğinde
arabesk iyi gitti:)

Cumartesi, Aralık 12

başlıkları daha çok severim ama buna bulamadım

filmlerde kameranın hep kahramanın etrafında dolanması :))) oof of. çok şey mi istiyorum bilmem ama mesela caddede bi banka soygunu olurken, bir sokak ötede adamın teki simit alıyo olsun. kameranın simit yiyen adamı daha çok önemsediğini gösterdiği bir film istiyorum.

köprüaltı

dışarısı buz gibi. evde kalalım.

replik

berbat bi filmden ilginç bi replik:
-do you love him
-i love him enough

ofis gülü

iliğimi kuruttular. akşama kadar yatıcam. sonra biraz taksim havası.

baileys

bu akşam suitcase i izlerken aklıma bişey gelmişti. şimdi hatırladım. "aslında onun senden hoşlanıp hoşlanmadığı çoktan bellidir. ya kaybetmişsin ya da kazanmışsındır. geçen zaman hiçbişeyi değiştirmez. ya da yapıcaın hiçbişey. ya da onun yapıcağı hiçbişey"

mesaj geldi. diyor ki sana bi gün ulaşıcam ama önce o güne ulaşmam lazım.
üzgünüm ama sen çoktan kaybetmiştin. anlatabildim mi? yukardaki "o" sen değilsin.
halbuki çok iyisin. gözlerimin içine sevginle bakarken kendimden nefret ettiriyorsun, çünkü ben seni göremiyorum.


herşey zamanlamadan ibaret.

takıldım şimdi

ya çocukken burcum farklıydı sanırım. aslan falanken sonra yengece dönmüşümdür bence. kişilik geçişi yaşamışımdır belki.

bla bla bla

işe gitmeme 5.5 saat kala. uykum var ama yatmıyorum. ben çok sıkıcı biriyim ne yazık ki;) ama karşımdakiyle iletişimime bağlı olarak şekil değiştiririm diyebilirim hehhe. bu akşam biri bana çok soğuk olduğumu söyledi. ben de her zaman böyle değilim dedim açık açık. ısınmam için aşık olmam gerek:)

Cuma, Aralık 11

iki ucu boklu değnek işte

aşık olunmanın formülü belli. asıl soru, formülün aşık olduğunuz insanda işe yarayıp yaramayacağı. bence yaramaz. çünkü formülün hakkını verebilecek kadar mantıklı olamazsınız aşıkken.

yap-boz

aşık olunmak mı, aşık olmak mı dersek..
tabi ki aşık olmak:))
ama aşık hallerimi sevmem ben. çoğu insan da aşık olurken kendi gibi olamadığı için aynı anda aşık olup, aşık olunamıyoruz sanırım. hadi o zaman arkadaş olalım:)) belki sonra kazara aşık oluruz birbirimize:)))

siyah ötesi

yine o ağır çaresizlik hissi.

Perşembe, Aralık 10

"mutluyduk, mutluyuz ve daima mutlu olacağız"


arızalı kalpler

hata yaptığım zaman (işte) üzülüp unutmak yerine, suçluluk duyuyorum. bu hiç normal deil. sanki hayatta yeterince yol alamamışım, yetersiz kalmışım, yanlış yoldayım gibi bişeyler hissediyorum. yanlış mı düşünüyorum bilmem ama sanki bu bizim ülkemize özgü. bilinçaltımıza bir yarış modu yerleşmiş. hiç bitmiyor. okullar kazanılıyor. dersler geçiliyor. evleniliyor. hayat devam ediyor. ama aynı his hiç içimizden eksik olmuyor. nası bir arızadır bu acaba.

kavrama

hepimiz kiralığız. daha dogrusu çoğumuz. hayat kadınları ermiş. en azından neyi kiraladıklarını biliyorlar.

Çarşamba, Aralık 9

rüyamda zerrin özer'i gördüm. ama hala şişmandı.

Pazartesi, Aralık 7

astrologers

şimdi yazacağım şey o kadar karmaşık şeyler hissettirdi ki, gecenin 1'inde aniden uyamışken, gördüğüm rüyayı yazmaya zorladım kendimi. uyandığımda hergün şaşırarak okuduğum sıradan ama sihirli günlük burcumu hatırlayınca sarsıldım. unutmaya çalışırken, rüyam hatırlattı onu bana, sanki "onu unutmamalısın" der gibi. hafıza oyuncudur anladım. siz onun ezberlediğini bilmediğiniz bir soruyu rüyanızda yanıtladığını nasıl görebilirsiniz ki?

rüyamda arkadaşlarımla çoluk çocuk modunda koşturuyorduk nedense. aniden o çıktı karşıma. farklıydı çok, ama oydu anladım. karşılaşma sarsıcıydı. geçişirken herşey ağır çekime girdi. bi ben bi o bi ben bi o, arkamızı dönmek zorunda kalsak da bakmaya devam ettik. sonra arkadaslarla bi dükkana girdik. arkadasımın seçtiği yüzüğü bile hatırlıyorum. sonra telefonuma bir mesaj geldi. bu neredeyse rüyamın sonuydu. blogumdaki bir yazıya cevaptı. "evet"ti, beni duyuyordu. altına da ismini değil, 2 rakamlı bi nickini koymuştu. ona vericeğim cevaba karar veremeden uyandım. telefonuma baktım evet. mesaj yoktu. ve tek bademciğim şişmişti. ev halkını işkillendirmemek için kılozete oturup kendime bu koca mesajı bıraktım. bırakmalıydım çünkü falım yarım yamalak da olsa aklımdaydı. "It's never too late to make a dream come true! "

Not: Bu sarsıcı rüyayı görmemi az da olsa sağlayan, bizi 3.5 saatte eskişehir'den istanbul'a getiren alphan'a (dün ne kadar küfür etmiş olsam da) teşekkür etmek lazım belki de.

Pazar, Kasım 29

yazı dili

beni duyuyorsan "evet" yaz.

Perşembe, Kasım 19

ağlat beni

fotoğraf çekiyor olsaydım ağlayan insanları çekerdim. sonra her fotografın ardından o sırada insanların kafasından geçen düşünceleri yazardım.

"hayat bu kadar zor olmak zorunda mıydı?"

yaşayan ölü

tam anlamıyla içine ettim. belki de iyi olmuştur.

Çarşamba, Kasım 18

açgözlülüğümüz yüzünden bulaştığımız, azınlığın zengin olmasıyla sonuçlanan, kalanların da gönüllü olarak telef olduğu bir düzen. aferin bize.

kimse kapitalizmin göbeğinde durup da ben kapitalist değilim diyemez. ancak kölesiyim diyebilir.

yüzyılın şarkısı


Papa Roach-Between angels and Insects

0-scar | MySpace Video

Cumartesi, Kasım 14

durmak istiyorum artık

istediğim şey yapayalnız olmak ve hiçbir şey yapmamak. küçücük ve durağan bir hayat.

siyah

eskiden şanslı bir insandım çünkü çok saftım. ama artık saf değilim, şansımı da yitirdim. bu yüzden geri çekildim. kahve bardaklarımın içi bu yüzden bomboş hep. sabrım tükendiği ve zamanı geldiği an noktamı koyucam herşeye.

biliyorum ki içiniz bembeyazsa, sabrınız herşeye değer. ama içinizdeki en ufak bi karartı herşeyi mahvedecektir eninde sonunda. bu yüzden herşey her geçen gün kötüye gider. bu hastalık benden başka kimsede olamazmış gibi hissediyorum. bu çok can sıkıcı ve yorucu. yaşlanıyorum.

Salı, Kasım 10

arıza

çok açım çok tokum = çok öfkeliyim çok sakinim

bitsin

cidden işimden bıkmış usanmış durumdayım. imkansızları başarmak zorunda hissediyorum. çok ama çok sıkıldım. hayatımın bir anı gelecek ve çok değişik kararlar alıp, herşeyi tepe taklak edicem biliyorum. insanlara tahammül edemez duruma geliyorum. insanlardan tiksinmeye başlıyorum. insansız bir hayat istiyorum. içimde biriken öfke yüzünden sevdiğim insanlardan da uzaklaşıyorum. dönüp dolaşıp boş yere debelendiğimi farkediyorumm. bitsin artık.

Pazar, Kasım 1

yavaş öğrenenler

i'll change my heart and look around. at least i'll learn how to do from now on.

Pazar, Ekim 25

bensiz mutluysan..hep öyle kal.

artık pıncır benden ayrı ama mutlu.

Çarşamba, Ekim 21

benden içeri

dün eve dönerken içimden şöyle dedim ve güldüm: "şuan yaşadığımı hissetmiyorum. robot gibiyim. ayaklarım beni eve götürüyor."

iyimserlik damlaları

bad day'i ne zaman dinlesem güzel bişeyler olucak diyorum.

Pazartesi, Ekim 19

dilek

bi gün evlat edinebilecek duruma gelirsem eğer, bu kesinlikle bi bebek olmayacak. çocukluğunun başında anne baba sıcaklığı olmadan bi oraya bi buraya iteklenen bi çocuk istiyorum. temiz bir başlangıç yapmak, çürük elmaları çöpe atmak herkesin işine geliyor olabilir, ama benim işime gelmicek. kendimi bi anlık da olsa onların yerine koyabiliyorum. o zaman çok daha emin oluyorum bunun ne kadar doğru bi iş olucağını. umarım bi gün gerçek olur.

Pazar, Ekim 18

bütün bilimkurgu filmler hüzünlüdür aslında :))

odamda tek başıma yaşadığım dönemlerde (!))) müziğe zaman ayırırdım. kaset alırdım. takip ettiğim grupların sanatçıların yeni albümlerini kaçırmazdım. kaset kapaklarına ayrı bi özen gösterirdim. tırtıklı kısımlarını bantlayıp sağlamlaştırırdım. evet biraz psikopatça geliyor şimdi. ama aslında bunun açıklaması şuydu: insan bişeylere istediği an sahip olamadığı zaman, değer vermeyi öğreniyor. özen gösteriyor. zarar vermekten kaçınıyor. korumayı biliyor. bu bir kaset kapağı olsa da. şuan istediğim şarkıyı istediğim an dinleyebiliyor olmam beni otomatikman o şarkıya karşı hissisleştiriyor. hiç bir şarkı eskisi kadar olağandışı gelmeyebiliyor çoğu insanın kulağına. sevmek emek ister ama artık biz bişeyleri severken hiçbir çaba sarfetmek zorunda değiliz. bişeylerin artık kolaylaşması insanları mutlu etmemeli aslında. tam bir kandırmaca. insan zamanla anlıyor.

buraya nerden geldim. mp3 player ımı bir kaset gibi kullanmaya karar verdim. artık bi sürü sanatçıdan ya da gruptan bi sürü şarkı atmak yerine mp3 player'a, bir albüm seçiyorum yeni. tanımak istediğim bir albüm. uzun süre sadece onu dinliyorum. ne komik di mi. yeni teknolojiyle eskiye dönmeye çalışmak.

Perşembe, Ekim 15

sıra hep bende

esen meltemi hiç bu kadar soğuk hissetmedim

Çarşamba, Ekim 14

...

-ben de leyla

telafi

karar verdim.

Salı, Ekim 13

müjde

ne biliyomusn eğdo, senin o bok gibi geçmiş çocukluğun yüzünden suratına yerleşmiş bok gibi ifade ve kaprislerin ve triplerin ne keyfimi bozabilecek ne de amaçlarımı yerlebir edebilecek.

Pazartesi, Ekim 12

Cumartesi, Ekim 10

ah bu ben

küçükken herşeyime değer verirdim, paylaşamadığım için. Şimdiyse herşeyim değersiz, paylaşabilmek için.

Pazar, Eylül 27

sinir harbi

tanıştırayım. aşağıdakiler orospu çocukları.


filmin belli bir noktasından sonrasını ağlayarak izledim denebilir. insanoğluna söverek devam ettim. dedim ki "insanlar birbirlerinin yaşamasına izin vermiyor.bu ne acaip bir canlı türüdür"

yeryüzünde yaşayıp da hem iyisi hem kötüsü olan tek canlı türü insan. öyle bir tür ki filmlerde bile hayvanları pis zihniyetiyle katil rolüne büründürüyor.

sonlara doğru bu mudur yani dedim. bu kadar mı senin intikam ateşin. sonra baktım bu kadar değilmiş. fikrimi değiştirdim. ama sonra hevesim yine kursağımda kaldı. sonra biraz düşündüm. beynini patlatmanın bir anlamı olsa gerek. adam diyo ki hay senin beyni sikeyim. (yine de hiç ama hiç tatmin etmedi!)

ama benim daha güzel bir fikrim var. ben olsam o yaratığı amerikan sapıklarına verirdim. gerisinin icabına onlar bakarlar zaten:)

oof of. yoruldum anasını satiim.

filmlere son noktaları koyan adam.

john murhpy. anladım ki büyük adamsın. her bomba filmde çıkıyorsun karşıma diyecektim ki "dirge"in sahibi "death in vegas"mış. ama hakikaten john murphy kokan bir şarkı. tabi yine soundtrack john murphy'ye ait. sadece son noktayı "death in vegas" koymuş

spor



bayramda eve gittiğimde babamla masatenisi finallerini izledik. yıllar önce içimde hiç rekabet duygusu olmadığı dönemde, masatenisinin benim için çok özel olduğunu bilsem de, turnuvalardan ne kadar nefret ettiğimi hatırladım. ve bu maçı izlerken, artık rekabetten korkmayan bir kıvama yıllar sonra geldiğimi anladım. çok özlemişim gerçekten. spor o kadar özel ve güzel bir meşgale ki, bu dünyada zamanını en iyi değerlendiren insanlar bence profesyonel olarak sporla ilgilenen insanlar.












daima gülümseyebilmek çok özel insanlara özgü bir özellik

Cumartesi, Eylül 26

yaşasın özgürlük

insanlar yorucu. hayvan olmak isterdim. ama insansız bir mekanda mümkünse. allah korusun evcil hayvan falan olurum, acırlar bana, evlerine alırlar (eksik olmasınlar).sonra başlarlar yemeğimi vermeye üşenmeye, bokumu temizlememeye, eşyalarından sakınmaya. madem bu kadar doğal evde hayvan beslemek neden sakınırsınız herşeyinizden. demek ki ortada doğru olmayan bişeyler var. ömrümün sonuna kadar hapsedersiniz beni, anlamazsınız da ihtiyaçlarımdan.

diyorum falan da, bunu bizzat yapan da benim.

Salı, Eylül 22

chris martin

bu kadar mesafeli olup da insanın içini bu kadar ısıtabilen başka bir ses yok gibi.

Cuma, Eylül 18

tatiller

off keyfe gel! bugün erken çıkıyorum doktor için. akşama dışarı çıkarım. yarın da aile saadeti, bahçe, doğa. 4 gün boyunca!!

Perşembe, Eylül 17

seni nasıl bırakıcam?


pıncır'ın bir an klavye kullanabilecek kadar aşmış olabileceğine inanıp duygulanmıştım ama sadece ekranda bi sinek görmüş hehehe

Çarşamba, Eylül 16

ah kalbim

bugün aylardır sonlanmayan çarpıntılarım beni fazlaca endişelendirdi ve hastaneye gitmek zorunda kaldım. hala şanslı bi insan olduğumu öğrenmiş oldum. doğuştan gelen bi kalp kapakçığı gevşekliği söz konusu. hayati bir durum söz konusu değil yani. normalde çocukken beni hiç rahatsız etmeyen bu şeyin beni şimdilerde rahatsız etme sebeplerinden biri malum stres. artık başka etkenler varsa onlar da tahlillerde ortaya çıkarmışmış. neyse böyle zamanların en sevdiğim yanı hastayı derhal işten eve bırakıp, hırpalamaya bir gün ara vermeleri hehe:O)

Salı, Eylül 15

........

ne zaman bu taraflara uğradın acaba..çok yakınımdaydın.

xox



benim favorim savaşın ortasında da öpüşebilen çift:))val kilmer'a oldum olası hayrandım zaten. bi de sanırım antonio banderas yemek yemekle öpüşmeyi karıştırıyor.

25.

25.

yaşlanmak

Sanırım umut olduğunu bilseydim, filmlerde havaalanına fırlayan aşıklar gibi peşinden koşardım:) sanırım değişiyorum. sonunun canımı acıtacağından neredeyse eminim üstelik.

Pazartesi, Eylül 14

kitaplar

"zaman
şimdileri birleştiren
çizgi"

Pazar, Eylül 13

elma

merak ediyorum; sarıldığında seni benim kadar tamamlayan başka birine rastladın mı?

sen

hala sen. ille de sen. bir yığın insan. ama hala sen.

insan olmanın güzelliği

hala saçmasapan dramalar izleyip ağlayabiliyorum. ne mutlu bana.

Cumartesi, Eylül 12

@

blog neden tutulur? bi şarkıyı yıllar önce dinlediğin o anda aldığın kokuyu tekrar alabilmek için..zamanı durdurabilmek için. fotoğraf çekmek gibi..hayatının hikayesini okuyabilmek için. çünkü zaman değerli.

herşeyi birbirine karıştırıyoruz a.k. siz birbirinizi "tweet"leyin canlarım.

ilk evimizin bahçesinde bir dolu çocukla dolu dolu çocukluk yıllarım... aslında çok şanslı olduğumu, ama aynı zamanda hayatıma giren insanlara karşı çok vefasız olduğumu da görüyorum. geçmişten geleceğe aslında hep fakirleşiyoruz. çünkü birbirimizi her geçen gün daha az seviyoruz. çünkü bilincimiz hislerimizi kalbimizi ezip geçiyor. insan en çok safken mutludur.

aslında şimdiki çocukların da benim çocukluğumun gerçekliğini yakalayamayacağını görüyorum. şanslı olan biziz. çünkü biz gerçek insanlardık o zamanlar. artık sanal gerçekliğin içinde sanal insanlarız. biraz olsun gerçek olabildiğim için mutluyum.

these days

kuzenlerimle bon jovi dinlediğimiz zamanları özledim.

http://www.youtube.com/watch?v=BNrCN9WhNKE

Çarşamba, Eylül 9

sonunda

zaman yavaşladı sanki. biraz keyiflendim sanki çok uzun zaman sonra. üstelik sadece benden ötürü.

düzen=sakinleştirici

lan huzurluyum sonunda. hayatımın kontrol altında olduğu bir mekan var:odam. evet nerdeyse 30 yaşındayım ama çocuk olmayı hep sevdim hep sevicem.

Salı, Eylül 1

marmaris 2009 - anıcıklar

nirvana beach içmeler 2311 joy areena yavru ceylan mojito chopper romeo gürsel abi justin orkun diana ışıkçı dj ahmet jet-ski memories yalınayak akvaryum tektonik 29.5tl tavla klima 2312 varan kulaklık çekme helva turunç tuzluk süper t bebeğim ramazan amos minnoş cırcır böceği fortuna beach mars

uzaylı kedi

kedimin uzaylı sevgilisi tarafından saldırıya uğradım! bacağımda freddy krueger tarafından yapılmış gibi duran bi kesik var.

karar zamanı

başım belada. karar vermem lazım. korkuyla yüzleşmek ya da yüzleşmemek.

Salı, Ağustos 18

ayvalık

haftasonu macerama aşık oldum. anlara döndüğüm zaman içimde bir şeyler kopuyor. yaz aşkları gibi. tadı damağında kalır bazen. bu da öyle oldu.

Perşembe, Ağustos 13

kiss and swallow

sevmedigin birini öpmek bazen çok acı

Cumartesi, Ağustos 1

i don't belong here

mavi her yer mavi. belki yalnız olsaydım bu kadar mavi görünmezdi.

Pazar, Temmuz 19

Cuma, Temmuz 17

cheers

mR. eVANS'la tanıştım:)

Pazartesi, Temmuz 6

amca

gözler söyler ama eller yalan söylemez.

lunacy

i may have made it rain
please forgive me
my weakness caused you pain
and this song's my sorry

lunacy

everytime i try to fly i fall
without my wings i feel so small
i guess i need you mummy

Pazar, Temmuz 5

seçici geçirgenlik

"@sabancı holding" yazmıştım msn kişisel iletime. ciddiye alanlar olmuş:))

kaçma benden zaman

zamanla ilgili çok ciddi problemlerim var. zamanın yarışılması gereken bişey olduğunu ve benim onu asla yenemicemi düşünüyorum. o yüzden her cumartesi, ertesi gün erken kalkıp bi sürü şey yapıcaağıma söz veriyorum. ama sonra pazar gününün uyuyabileceğim tek gün oldugu konusunda vicdanımı ikna edip, geç kalkıyorum. sonra geleneksel balkon kahvaltısı keyfimizi yapıyoruz. sonrası çok flu:)) zamanı belirlenmiş hedeflerle harcamaya kıyamıyorum. o yüzden genelde bilgisayar karşısında oturarak, hiçbişey yapmayarak harcarken zamanın daha yavas geçtiğine kendimi inandırıp, saat ibresini kesip duruyorum. huzursuzum. öyle ya da böyle geçen zamanın keyfini süremiyorum. aklım tiksinç haftaiçi mesai saatleri konusuna kayıyor. daha dogrusu bilinçaltımda hep beni bekleyen bu konuya şöyle bi göz atıp, sonra kendimi oyalamaya devam ediyorum. görmezlikten gelir gibi, saklanarak oyalanıyorum. cesaretim yok zamanımı kullanmaya. kenarda duruyorum. izleyenlerdenim yani. kötü ya. hiç memnun değilim bu ya hep ya hiççi tavrımdan. o yüzden genelde değişmek için kendime yüksek, imkansız gibi görünen, değişik hedefler seçiyorum. hayat çok güzel biliyorum da biz gerizekalıyız. en azından ben öyleyim onu biliyorum:)


Perşembe, Temmuz 2

gidelim buralardan

my sick sad little world

Pazar, Haziran 28

yengeç

geçen yaz bir süre işsiz kaldığımda, işin beni bulucaını bildigim gibi, sayısalı tutturucaımı da biliyorum. çok sakinim bu konuda. ama bu kez sayısal beni değil ben onu bulucam. tutturanların çoğu bunu bilmese de sayısal da şans işi değil. biliyorum işte. ilk defa işe yarar bir konuya kafayı takmış bulunuyorum. ayrıca rezzan kiraz'ı dinleyen bilir......(başlığa bakınız:))

balkon

bazen sigara içseydim keşke diyorum.

şans yok herşeyin zamanı var

kendimizi o kadar önemsiyoruz ki evrende ne kadar küçük olduğumuzu göremiyoruz, bu kocaman haritaya içinden değil de dışardan bakabilseydik eğer kesişecek yolların aslında tesadüfi olmadığını görürdük. Şans yok, tesadüf yok. Birer küçük karıncayız.

Cuma, Haziran 19

minibüs maceraları

bu sabah minibüste oturmuş önümdekinin amca olup olmadığını anlamaya çalışırken, kulaklarındaki küpeleri farketmediğimi farkettim!

Salı, Haziran 16

namuslu piçler;)

yine düşündüm de şimdiye kadar en önemsediğim karşı cinsler en piç tipler oldu. Ama farketmez pişman değilim.

sadece bazen bunu kabullenebilecek kadar büyümek ve egoyu öldürmek gerekli:

"he's just not into you"

ama o zaman da insanı fişekleyecek, yaşama dürtüsü verecek pek birşey kalmıyor geriye. herşeyi kabullenmemek lazım belki biraz.

Pazartesi, Haziran 8














düşündüm de..ne hayallerle büyüdük. ne haldeyiz.

Pazartesi, Haziran 1

İçimdeki sıkıntıyı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır.

Pazar, Mayıs 31

olasılıksız

insanlar ölürken nefes mi alırlar, nefes mi verirler? halk arasında "son nefesini vermek" deyişi her zaman geçerli mi acaba? sadece merak ettim. sanırım eceliyle ölen bir insan ölürken nefes verir. ama biri öldürülürken nefes alıyorsa, ölürken nefes almış olur tesadüfen:)))

i'm the tragedy itself

hep aynı kısır döngü. ardarda yaşanan terslikler. sınra her şeyin aslında hep bombok oldugunu anlamalar. herkesten nefret etmeler. sonra yukardan aniden küçük bir mutluluk gönderip küçük yaralı kalbimi oyalamacalar:) değişen bişey yok. aslında koca bir hüzünüm

Cumartesi, Mayıs 30

yüzleri eskitiriz


İnsanlara çok çabuk sahip oldugumuzu sanyoruz. Ya da sahip olmuşuz, yemiş yutmuşuz gibi davranıyoruz. Bence aslında onları sevemeyecek kadar yüreksiz oldugumuzu bildigimiz için.

Perşembe, Mayıs 28

beni benle bırak hayat

basit ve net tanımı olan bir iş sahibi olmak istiyorum. mesela ayakkabıcı, terzi, manav..iciğin cıcıgın hesabıyla ugrasmak istemiyorum. al ayakkabını ver bilmem kaç lirayı, ya da al portakalını ver bilmem kaç lirayı..

Raise The Roof


niye sıçtım ben böyle herşeyin içine. sabahları elinde resim, grafik, tasarım bölümü zımbırtılarıyla minibüse binen hatunları kıskanıyorum. hay....

Pazar, Mayıs 24

herseyin kokusu var

internet ortamında biriktirdiklerimi defalarca silmeyi düşündüm. ama hiç yapamadım. anılarımı silemem. biriktirdiklerim tanımadıklarımla paylaşsam da benim anılarım. ne kadar unutkan olduğumu bildigim için de, geçmişsiz biri gibi yaşamaktansa hep gözümün önünde durmalarını tercih ediyorum. hatalarımla birlikte hepsini bir bütün olarak kabul ediyorum. kendime ihanet etmek istemiyorum.

kadın

Cumartesi, Mayıs 23

votka-çamlıca gazoz

demleniyorum yine. kungfuya gidicem. yaz gecelerini seviyorummm

Salı, Mayıs 19

violently happy

3 bira (1i evde:) 3 tekila 1 votka enerji..sonuç itibariyle gece boyunca yerlerden toplandım. yeni lensimin tekini düşürdüm. karanlık kalabalık içinde bulmaya çalıştım. offf bi de bol bol kustum. ama pişman değilim:) (birazcık pişman olabilirim)

just..

bazen bilirsin de kafan almak istemez..

Cumartesi, Mayıs 16


"IAMX'e gitmezsem allah belamı versin" demiştim. bilerek öyle söyledim. başıma bir iş gelmesin diye gitmek zorunda kalmak için ve oraya gitmenin bana çok iyi geliceni bildigim için..uzun zamandır kendimi ödüllendirmemiştim. gerçekten ödüllendirmek ama. başkasını mutlu etmeye çalışmak gibi kendini mutlu etmeye çalışmak. zira bütün gece zıpladım kafa salladım durdum. daha dogrusu grupla birlikte eğlendik denebilir. ve kararlıyım bundan sonra eğlenmek istiyorsam evde demlenmeden çıkmam:) çıktığım zamanlar tam bir kazmaya dönüyorum çünkü.

Çarşamba, Mayıs 13

balkon kedisi

gecenin kokusuna aşığım ben..

akıp gider zaman sana aldırmadan

kartlarımı insanların yüzüne gözüne fırlatmayı seviyorum ben.

güzel söz

kafam çok karıştığında herşeyi tek bir sözle kestirip atmayı çok seviyorum. bir söz gördüm birinin iletisinde çok hoşuma gitti. buraya kaydedip tekrar tekrar okumaya değer olduğuna karar verdim.

"hayat ileriye doğru yaşanır, geriye doğru anlaşılır"

bu tavır herkesten çok kendimde olduğunu bildiğim bir tavır. bu yüzden bir gün kendime çok kızıcam biliyorum.

Cuma, Mayıs 8

çarpıntı

ölüyorum galiba. kalbimde bişey var.

im not the same but i feel the same

keşke kafam hep çok yüksek olsa. böyle yürürken gecenin güzel kokusunu içime çekip daha da yükselsem..

Salı, Mayıs 5

ufacık tefecik

bende taşikardi var galiba. kalp atışlarımı dinlerken buluyorum kendimi sık sık, sonra kalp atışlarımı ayarlamaya çalışıyorum. derin derin nefes alıp veriyorum. üstelik spor da yapıyorum. hehe ayna karşısında dambıl ile kah apaçi serkanla kah daş vicutlu edeleli ama mongol ifadeli arkadasla kapışan bi bit düşünün. o benim işte!))

Pazartesi, Mayıs 4

gidişat

sonunda pembe gözlükleri bir kenara fırlatıp, işimden her geçen gün daha fazla tiksiniyorsam, bu yalnızca benim suçumdur. ve bunu nasıl çözüceğimi hiç ama hiç bilmiyorum artık.

Pazar, Mayıs 3

"sen benim istisnamsın"




şu yukarıdaki filmi izledikten sonra izlerkenki kadar yoğun olmayan aşağıdaki düşünceler çıktı beynimden. birbirinden bağımsız gözüken ama aslında geldiği yer itibariyle bağlantılı düşünceler:)

"bir şeyi kafan alana kadar debelenmek serbest. ne kadar küçük düşsen de. ne kadar aptal görünsen de. ugruna küçük düşüp aptal göründüğün şey senin mutluluğun çünkü. en azından herşeyi bildiğini sanmaktan iyidir. "

"ulan biri de çıkıp bak bu yaşadığın şey kolay bulunur bişey değil hayatın boyunca belki de bi daha yakalayamazsın demez aşık olan birine. hep önümüzde çooook uzun bi hayat vardır, bu hayat karşımıza birbirinden çekici sayısız fırsat çıkarıcaktır. mükemmel aranıp durulur, herkese her fırsatta burun kıvrılır. çünkü biz her zaman en iyisine layıgızdır. sonra bakarız ki bu tür filmleri her izleyişimizde mutlu olup gözyaşı dökerken, aslında bi yandan güzel ihtimallerin giderek azaldığını öğrenmekteyiz. "

"seni tekrar hayatımda görmek istiyorum. kıyısında köşesinde neresinde istersen orasında dur"

no cure for real sickness




bir kere ben de böyle olmuştum. yalancı katatonik şizofreni:))bu video beni parçalara ayırıyor sanki. yalnız adamın vaziyeti mi daha çok koyuyor, yoksa çocuğun insanlığı mı onu bilemiyorum.. adamın vaziyeti boğazımı düğümlüyor, çocuğun insanlığı hıçkırıklara boğuyor..





bir zamanlar böyle dua etmiştim:)

Cumartesi, Mayıs 2

öküz-tren

bu aslında bir durum komedyası. o yüzden çabuk anlatıcam. çok acaip kasıntı bi lisemiz vardı. çünkü müdür kasıntıydı. bu aynen iş yerinde kasıntı bi müdürün olması gibi:) asla olduğun gibi davranamazsın. her neyse bir gün nöbet sırası bendeydi. müdüre sekreterlik nöbeti ama bu. böyle nasıl gerginim ama anlatamam. müdür odasına çağıracagı zaman bi dügmeye basıyo, odasının kapısının dışında bulunan bi lamba zooort sesi ile birlikte yanıyo. sisteme bak:)) olay müdürle alakalı degil aslında ama ben yine de müdüre dokunmadan geçemedim. bu bendn bizim ögretmenlerden birini tenefüste çağırmamı istedi. bi de gireceğim sınıf benim dönemimden. artık o an beyin hücrelerim devredışı mı kaldı, hafıza kaybı mı yaşadım bilmem. ben girdim içeri. emnim o sırada dünyanın en ciddi işini en ciddi şekilde icra eden biri gibiydim. beni çok kasan mevzularda öyle görünüyorum çünkü genelde. girdim içeri herkes bana bakıyo. dedim ki:



- müdür bey tenefüs arasında ibrahim güngör'le görüşmek istediğini söylememi istedi hocam.



ibrahim güngör bir süre yüzüme baktı aval aval. sanırım o sırada dünyayla ilişkimin kesilmiş oldugunu anladı. ama dokundurmadan da edemedi:



- tamam sumrucum iletiriz kendisine..



sanırım o sırada herkes güldü. ben de hala uzaylı olduğum için onlara eşlik ederek güldüm ve görevini başarıyla! yerine getirmiş bir nöbetçi olarak dışarı çıktım. yerime dogru ilerlerken bir gariplik olduğunu sezerek olayı çözmem biraz zaman aldı. bazen acaip salaklaşabiliyorum:)

Salı, Nisan 28

riding in cars with boys














"bazı insanları o kadar çok severiz ki bu bizi hissizleştirir. çünkü eğer onları ne kadar sevdiğimizi bilseydik bu bizi öldürürdü." gibi bir söz geçti bu filmde. benim için çok geçerli. biraz kolaya kaçmak biliyorum bunun arkasına sığınmak. ama öyle işte.

Pazartesi, Nisan 27

we are the biaaaatchees:))))

"kaşarlanmak" kelimesinin tanımı bugün kafamda iyice oturdu. kaşarlanmak ağzına sıçılırken gülümseyebilmektir.

Pazar, Nisan 26

eski ben

evet sanırım yazmak yerine kendimi daha çok okumaya vereceğim burada. insanların hayalgüçlerine hayran kaldım. insanlar dediysem henüz topu topu iki yazar falan. ama şanslıyım başlar başlamaz dandik yazılarla karşılaşmadan direkt zengin yazılar buldum. eğer şansım yaver giderse böyle, yeniden okumayı severim. uzun zamandır eski ben olmak istiyordum. eski ben yalnız kalmak için fırsat kollayan, kendiyle arkadaşlık eden biriydi. kendiliğinden öyleydi. zorlama yoktu. işte o kişi olmak istiyorum yine.

Salı, Nisan 21

ideal sevgili

bir şarkıyı terkedip, uzun zaman sonra ona geri dönmek güzeldir. o şarkı asla hayalkırıklığına uğratmaz. alışmaya gerek yoktur, tanıdıktır zaten. doğru anda duygularına karşılık verir. ölene dek özeldir.

Cumartesi, Nisan 18

uğursuz

ofiste oturmuş, dünyada cumartesi günü çalışan tek insanmış gibi hissetmeye devam ediyorum. çok boktan bir gün olacak ve günü televizyonun karşısında sızarak bitireceğim.



bazen talihsizliklerime sinirlenip kendimi cezalandırıyorum. bu öfkeyle hayatımı karartma potansiyelim olduğunu hissediyorum. sonra ertesi gün diyorum ki "ne olursa olsun sen de biliyorsun hayat güzel"



hayat kararsızlar için uygun bir yer değil.

Salı, Nisan 14

öfkenin tanımı

bazen o kadar çok terslik yaşıyorum ki, ally mcbeal gibi anlık hayaller kurup, kendimi bekleme moduna alıyorum. mesela şuan bu bilgisayarı havaya kaldırıp, aniden yere çarpıp paramparça ettiğimi hayal ediyorum. eğer böyle bişey yaparsam bunun benim öfkemi hafifletmek yerine arttıracağını da biliyorum.

ne yapmak lazım?

zaman ilaç



bugün kendimi çirkin betty kadar rüküş hissettim. farkettim ki uzun zamandır giyinmiyorum, giysileri gelişigüzel üzerime geçiriveriyorum. hatta sabah 10 dakika içinde uyanıp dışarı çıktığımı düşünürsek "giysileri üzerime atıveriyorum" diyebiliriz. tadım yok çünkü. modaseverleri de sevmiyorum şu ara. beni sıkıyolar. çok sıkıcılar. bıktırıcılar. ama betty'yi seviyorum.

Photobucket

betty'e bakıyorum da en azından benden daha derli toplu giyinmiş. bir tutarlılık var görünümünde.

lanet olsun!
ne günah işlemiş olabilirim acaba?

Pazar, Nisan 12

huzurun kokusu



bundan sonra ne yaparsam yapayım bir daha öyle hissedemem biliyorum. aslında hissetmek de değil bu. hissettiğini hissetmeden sadece yaşamak. mutlu olduğunu bilmeden mutlu olmak. belki ilerde bugün için de aynı şeyleri söylerim. ama söylemem ya. şuan mutlu muyum ki? mutlu olmalı mıyım ki? belki şuan farkında olmadığım nedenler vardır, mutlu olmamı gerektiren. ancak yıllar sonra farkedebilirim. en iyisi fazla sorgulamamak. fazla vaktimiz olmadığı için. direkt yaşamak, çabalamak, en iyisini yapmaya çalışmak kendimiz için. şartlar değişir tabi. ama bu demek değildir ki eskisi gibi mutlu olamayız. belki kendi yuvamızı kurarız, o yuvanın içinde kendi çocuğumuza aynı mutluluğu yaşatırız. di mi?